Kılıç Elektrik
Eriş Organizasyon (Sol 3)
Ata Fırın
Yaman Teknik (Sol 6)
Tonguçlar (Sağ 1)
Dinç Mühendislik Masaüstü
Dönmez İnşaat (Sağ 5)
Mavi Köşe (Haber İçi Resim Üstü)

Eğitim

Dinimizde Oruçluyken yapılması tavsiye edilen ve edilmeyen hususlar

Değerli okuyucular, Yüce dinimizin her bir emir ve yasağında şüphesiz ki pek çok hikmetler ve faydalar vardır. İhlas suresinde de geçtiği gibi Allah (c.c.) “Samet” tir. Yani Allah’ın bizati

18 Ağustos 2010 Saat: 16:19
YORUM YAPTavsiye EtYazdır

Bu haber 5.627 kez okunmuştur

Dinimizde Oruçluyken yapılması tavsiye edilen ve edilmeyen hususlar
Dinimizde Oruçluyken yapılması tavsiye edilen ve edilmeyen hususlar
Yapmazsak biz zararını görürüz. İbadetlerimizi ve amellerimizi ne kadar samimi, içten ve halis niyetle yaparsak, göreceğimiz karşılık ve mükafat da o kadar büyük ve değerli olacaktır. Bu durum oruç ibadetimiz için de geçerlidir. Karşılığını sadece Allah’tan bekleyerek ve şartlarına azami riayet etmeğe dikkat ederek tutacağımız bir aylık ramazan orucu günahlarımızın affına ve Allah’ın rızasına ulaşmaya vesile olur. Bununla beraber, oruç tutarken yapılması tavsiye edilen ve orucun sevabını artıran bazı hususlar vardır. Bunlardan bir tanesi sahura kalkmaktır. Sahura kalkmakla hem bir şeyler yenilerek oruç için enerji toplanmış, hem de bir sünnet yerine getirilmiş, seher vaktinin feyiz ve faziletinden yararlanılmış olur. Bu bakımdan bir yudum su ile de olsa sahur yapmak ve sahur yemeğini mümkün olduğunca, gecenin son vaktine denk getirmeye çalışmak uygun olur. Peygamberimiz’in sahura kalkmayı teşvik ve tavsiye eden birçok hadisi bulunmaktadır: "Oruç tutmak isteyen sahurda bir şeyler yesin" (Müsned, III, 367, 379), "Sahura kalkın, çünkü sahur yemeğinde bereket vardır" (Buhârî, “Savm”, 20; Müslim, “Sıyâm”, 45), "Sahur yemeği ile gündüz tutacağınız oruca; ve öğle üzeri uykusuyla da (kaylûle) teheccüt namazına kuvvet kazanın" (İbn Mâce, “Sıyâm”, 22). Peygamberimiz, sahuru mümkün olan son vakte denk getirmeyi teşvik ettiği gibi iftarın da vakit girer girmez yapılmasını teşvik etmiştir. Bu iki teşvikten çıkarılabilecek anlam, ibadetin mümkün olduğunca kolay hale getirilmesidir. İftar vakti girdiğinde yemeğe oturmadan namaz kılınmak isteniyorsa yine de biraz su veya bir hurma ile orucu açıp, ondan sonra namaz kılmak yerinde olur. Oruç açılırken dua edilmesi sünnettir. Herkes içinden geldiği gibi zikrini, şükrünü ve yakarışını ifade edebilir. Örnek olması bakımından öteden beri yaygın olarak yapılan bir duayı buraya alalım: "Allahım! Senin rızanı kazanmak için oruç tuttum, senin verdiğin rızıkla orucumu açtım. Sana inanıp güvendim. Ey lutuf ve ikramı geniş olan Rabbim! Beni bağışla." Varlıklı kimselerin, özellikle durumu iyi olmayan kimselere iftar yemeği yedirmesi güzel ve sevaplı bir davranıştır. Peygamberimiz, "Oruçluya iftar ettiren kimse, oruçlunun sevabında bir eksilme olmaksızın, oruçlunun alacağı kadar sevap alır" (Tirmizî, “Savm”, 42, İbn Mâce, “Sıyâm”, 45) buyurmuştur. İftar yemeklerini, zenginler arasında bir lüks ve gösteriş yarışı haline getirmekten kaçınmak gerekir. Yine varlıklı kimselerin, her zamankinden daha fazla olarak, ramazanda ihtiyaç sahiplerine yardımda bulunması beklenir. Bu hem Müslümanlığın yüksek bir amacı hem de oruç ibadetinin verdiği kalp inceliğinin bir gereğidir. Sabah namazının vaktini geçirmemek kaydıyla cünüp sabahlamak câiz ise de ibadete başlarken temiz olmak düşüncesiyle daha önce gusletmek uygundur. Hayız ve nifastan temizlenen kadınlar için de aynı durum geçerlidir. Bununla birlikte cünüp olarak sabahlayan kimsenin gerekli dikkati göstermek şartıyla, banyo yapması câizdir. Âişe vâlidemizin bildirdiğine göre Peygamberimiz, bazı kereler cünüp olarak sabah namazı vaktine girmiştir. Ramazanın mânevî atmosferini daha iyi hissedebilmek için Kur'an okumak, eksikliğini hissettiği bilgileri öğrenmeye çalışmak yerinde olur. Ayrıca, her ramazanda mutlaka Kur'ân-ı Kerîm'in Türkçe anlamı, mukabele okur gibi bir defa okunmalı, genel hatlarıyla Kur'ân-ı Kerîm'in içeriği hakkında bilgi sahibi olunmalı, daha derin ve detaylı bilgiye ihtiyaç hissedilen konularda, o alanda yazılmış eserlere veya bizzat ehliyetli hocalara başvurulmalıdır. Ramazan ayında yapılması teşvik edilen ibadetlerden birisi de teravih namazıdır. Teravih namazı yirmi rek’atlı, on selamlı beş tervihalı (dinlenmeli) bir namazdır. Bu namaz hem erkekler için hem de hanımlar için müekked sünnettir. Ayrıca cemaatla kılınması da sünnettir. Camiye gidemeyenler evlerinde aileleriyle birlikte cemaat halinde teravih namazını kılabilirler. Evlerinde de cemaatle kılma imkanı olmayanlar kendi başlarına yatsı namazının farzı ve sünnetini kıldıktan sonra, vitir namazından önce teravih namazını kılarak bu sünneti yerine getirirler ve teravihin sevabını kazanırlar. Bilhassa küçük çocuklarını bırakacak birini bulamayan hanımlar, evlerinde kendi başlarına teravih kılarlarsa bu sevaba fazlasıyla nail olurlar. Bu konuda Ebu Hureyre (r.a) şöyle nakletti: Resulullah (s.a.v) Ramazan gecelerinde, zorunlu bir şekilde emretmeden teravih namazı kılmaya teşvik eder ve şöyle derdi: “Kim iman ederek ve sevabını da Allah’tan bekleyerek Ramazan gecelerinde kaim olurda teravih namazını kılarsa, daha evvel yaptığı günahlar bağışlanır.” (Tebrizî, Mişkât el-Mesâbî, Beyrut 1985, c.1, s.405.) Kıymetli okurlar, Bir de dinimizce oruçlunun yapmasının iyi olmadığı, orucun sevabını azaltan durumlar vardır. Bunlar her ne kadar orucu bozmaz ise de sevabını eksiltir. Peygamberimiz orucun bu yönünü anlatmak üzere "Yalan konuşmayı bırakmayan, yanlış davranışlardan kaçınmayan kimsenin kendini aç ve susuz bırakmasına Allah'ın ihtiyacı yoktur" (Buhârî, “Savm”, 8) buyurmuştur. Yine Peygamberimiz bu noktaya işaretle "Hiçbiriniz oruçlu iken kötü laf söylemesin; bağırıp çağırmasın, hatta kendisine ağır sözler söyleyen (küfreden) birine dahi sadece 'Ben oruçluyum' demekle yetinsin" (Buhârî, “Savm”, 2; Müslim, “Sıyâm”, 160) buyurmuştur. Öteden beri fıkıh ve ilmihal kitaplarında mekruh olarak nitelendirilen bu şeylerin bir kısmı, orucun anlam ve gayesine yakışmayan şeyler, bir kısmı da biraz ileri gidildiği takdirde orucun bozulmasına sebep olabilecek şeylerdir. Meselâ bir şeyi tatmak ve çiğnemek mekruhtur; çünkü ağza alınan bir şeyin yutulma tehlikesi bulunmaktadır. Fakihler yine aynı gerekçeyle, nefsine güvenemeyen bir insanın eşiyle öpüşmesini, ona sarılmasını mekruh saymışlardır. Çünkü bu davranış, orucu bozacak bir fiili işlemeye götürebilir. Yoksa nefsinden emin olan bir insanın eşiyle öpüşmesi oruca zarar vermez. Nitekim Âişe vâlidemiz, Peygamberimiz’in oruçlu iken hanımlarıyla elleşip şakalaştığını ve öpüştüğünü anlatmıştır (İbn Mâce, “Sıyâm”, 19; Muvatta, “Sıyâm”, 13). Misvak kullanmak veya günümüzde yaygın olduğu şekliyle ağız ve diş temizliğinin diş fırçası ve diş macunu kullanılarak yapılması da oruca zarar vermez; üstelik aksatılmaması gereken yerinde bir davranış da olur. Ağız ve diş temizliğini gündüz yapmamayı tercih edenler, bunu mutlaka sahurdan sonra yapmış olmalıdır. Oruçlunun normal temizlik için veya cünüplükten temizlenmek için yıkanması mekruh olmamakla birlikte, önemli bir mazereti yokken zevk için serinlemek maksadıyla yıkanması veya denize girmesi su yutmadığı sürece orucu bozmaz ama oruç esprisine aykırılık gerekçesiyle mekruh sayılmıştır. Ancak görülmemiş sıcakların yaşandığı günümüz ramazanında çalışan, terleyen, bunalan insanların rahatlamak için duş almaları mekruh olmaz. Yalnız su yutmamağa dikkat etmek gerekir. Oruçlunun güzel koku sürünmesi veya güzel kokan bir şeyi özel olarak koklaması da orucu bozmadığı gibi mekruh da sayılmaz. Cenab-ı Hak oruçlarımızı ve diğer tüm ibadetlerimizi kabul eylesin. Ramazan ayından azami derecede istifade etmeyi nasib etsin. Rızasına nail eylesin.
       

YORUMLAR

Bu Habere Yorum Yapılmadı. İlk Yorumu Siz Yapmak İster misiniz? 
Lütfen Resimdeki kodu yazınız
 

Kandıranın Sesi, Haberin Doğru Adresi Tavsiye Formu

Bu Haberi Arkadaşınıza Önerin
İsminiz
Email Adresiniz
Arkadaşınızın İsmi
Arkadaşınızın E-Mail Adresi
Varsa Mesajınız
Güvenlik KoduLütfen Resimdeki kodu yazınız
Yukarı ↑