Artık şehit haberleri duymak istemiyoruz. Terör örgütü PKK’ya destek veren herkesi şiddetle kınıyoruz.
Geçmişten bugüne kadar Kandıra’nın dört bir köşesinden 9 tane şehit verdik.
Artık yeter!
Şehitler üzerinden siyaset yapanları, şehitlerimizi pis emellerine alet edenleri, Allah’a havale ediyorum.
Artık analar, babalar, eşler, çocuklar, dostlar ve komşular ağlamasın…
Türkiye Cumhuriyeti bayrağı altında yaşayan yüzde 99’u Müslüman olan bizler, ne zaman düşmana karşı birlik ve beraberlik içerisinde olacağız?
Bugün işte o gün!
PKK terör örgütüne gerek meclise girmesinde gerek doğunun çeşitli illerinde güçlenmesi ve büyümesi için destek veren ne Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olabilir ne de Müslüman!
Gencecik yaşlarında vatani görevini yapmak için davul zurnalarla askere yolladığımız evlatlarımızı kendilerine hedef seçen sizce insan olabilir mi?
1979 yılında Kandıra Balcı Köyü Malaklar Mahallesi’nden Jandarma Er Mustafa Koç’u Mardin’de PKK terör örgütü ile yaşanan çatışma sonrası şehit verdik.
Ardından 10 yıl sonra Kandıra’ya yine bir ateş düştü. 1989 yılında Çakırcaali Köyü Karasakallar Mahallesi’nden P.Kd. Üçvş. İrfan Yaman Diyarbakır’da şehit düştü.
4 yıl sonra ise bir acı haberde Şırnak’tan geldi. 1993 yılında İncecik Köyü Bağdetler Mahallesi’nden P. Onb. Ahsen Budak, teröristlerle girdiği çatışma sonucu Şırnak’ta şehit düştü.
Hemen akabinde 1 yıl sonra Samsun’da görev yapan polis memurumuz Mehmet Uzcan’ın 1994 yılında şehit haberi Hediyeli Köyü Kaypalı Mahallesi başta olmak üzere tüm Kandıra’yı dağladı.
1999 yılında Giresun’da vatani görevini yapan Jandarma Er Muhammet Güçlü’nün 5 yıl sonra gelen şehit haberi Merkez Erikli Belenköy Mahallesi’ni yasa boğdu.
Acımız henüz dinmeden 1 yıl sonra yani 2000 yılında Manisa Kırkağaç’tan bir şehit haberi daha geldi. Sarnıçlar Köyü’nden olan Jandarma Er Mustafa Özaydın, vatani görevini yaparken şehit düştü.
2006 yılında Şırnak’ta PKK terör örgütüyle çatışmaya giren Akıncı Köyü’nden Jandarma Er Ümit Alkan şehit düşmüş, Kandıra bir kez daha şehidi için gözyaşı dökmüştü.
Hakkari’de 2009 yılında terör örgütü PKK tarafından düzenlenen mayınlı saldırıda yaralanarak tedavi gördüğü hastanede şehit düşen Er Oğuzhan Kır, Kefken Köyü’nü ve Kandıra’yı bir kez daha yasa boğdu.
2015 yılında Kurban Bayramının 3’ncü günü akşam saatlerinde acı haber Kandıra’yı bir kez daha kavurdu. Tunceli’de görev yapan Jandarma Özel Harekât Tabur Komutanı Binbaşı Yavuz Sonat Güzel, PKK ile girilen çatışma sonucu şehit düştü. Tüm yurdu ve ilçemizi ayağa kaldıran acı haber Beylerbeyi Köyü’nü de yasa boğdu.
17 Aralık 2016 yılında Kayseri’de teröristlerin bombalı araçla düzenlediği saldırıda Kandıra Süllü Köyü’nden Hüseyin Özen’in oğlu Piyade Er Abdül Samet Özen şehit düşmüş, Kandıra bir kez daha şehidi için gözyaşı dökmüştü.
Tüm şehitlerimizi bir kez daha rahmetle anıyorum. Ruhları şad olsun!
**********************************
En sevdiğiniz bile size bu duyguları veremez
Değerli okurlarım her geçen gün geçmişimizi arar olduk. Şöyle geriye bi dönüp bakalım eskiden bu tür günler var mıydı?
Şimdilerde her ay farklı bir gün var babalar günü anneler günü sevgililer günü şu günü bugünü.
Hani Anneler Günü diye bir gün var ya...
Eskiden bu tür günlere ihtiyaç duyulmazdı. İnsanlar birbirinden uzaklaştıkça dünya telaşı her şeyin önüne geçince annelerde unutuldu babalarda.
Tabii ki böyle özel günler oluşturularak en azından yılda bir kez bugünler vesilesiyle sevdiklerinizi hatırlatıyorlar.
Annelerini unutanlar için işte o gün; Anneler Günü
Hafta sonu anneler günü kutlamaları yapıldı ve bitti… Annesi uzakta olanlar telefon ile kutladı, yakında olanlar hediyelerini aldı çiçeğini aldı annesinin elini öpmeye gitti.
Birde sosyal medyaya baktım ve yine bu sayfalara mesajlar yığıldı! “Güzel annem, canım annem, yokluğun çok acı annem” gibi!
Ben de bu özel gün için siz değerli okuyucularımıza rahmetli annemle ilgili bazı özelimi paylaşmak istedim.
Anneler günü'nde annem yola bakar düşüncesiyle her yıl annemin yanında eşim ve çocuklarımla yer alırdım.
Kış aylarında annem ve babam 3- 4 ay bizde kalırdı yaz aylarında ise köyde babamla birlikte yaşamını sürdürdü.
Annem köyde kaldığı sürece hafta sonları bizleri dört gözle beklerdi.
Bazen işlerimizin yoğunluğu nedeniyle birkaç hafta gidemediğinizde bizleri telefonla arar sitem ederdi.
Oğlum Cumartesi Pazar olunca camda yolunuzu gözlüyorum derdi.
Şimdi hafta sonu olduğunda hep annem aklıma gelir.
Evinize gittiğinizde kapıda anneniz yavrum diye karşıladığında mutlu ve huzurlu olursunuz. Ya kapıda karşılayacak anneniz yoksa…
Anneler hayatları boyunca çocukları için yaşarlar. Onların kıymetini kaybetmeden önce mutlaka bilmeli ve gönüllerini hoş tutmalıyız.
Sevincimizi onlarla paylaşır, mutluluk içinde o mutluluğu birlikte yaşardık. Üzüntümüzü onlarla paylaşır, o acımıza ortak olur, acımızı azaltırdı.
Başımız darda olduğunda anne ve babamızdan dua isterdik. Onların duasıdır bizi o zordan, dardan kurtaran… Hep yanlarındaydık, hep yanlarımızdaydılar…
Bizler o kadar annemize ilgi gösteremesek de anne ve babamız bizim için gece gündüz dua eder, iyi ve huzurlu yaşamamız için hep yanımızda yer alırdı.
Şimdi öksüz kaldık.
Sevincimizi ve üzüntümüzü şimdi kiminle paylaşacağız? Kimden dua isteyeceğiz?
Annemin yaşam boyu her istek ve talebine imkânlarım ölçüsünde en iyisini, en güzelini sunmaya çalıştım.
İnşallah annem benden razı olmuştur. Ben annem ve babamdan razıyım. Allah makamını cennet eylesin… Babama da Allah sağlıklı bir yaşam nasip etsin inşallah…
Ana ve babaları hayatta olanlar kıymetini iyi bilsin. Sonra dövünmenin, ah çekmenin bir manası yok.
Tabii ki ne yaparsak yapalım annelerin babaları hakkı ödenmez!